Avcılık üzerine makale
Avcıyım diyebilmenin ilk şartı ; Avcılığın yazılı ve yazılı olmayan kurallarına uymak, avın gereği olan, av hayvanlarını korumak, sevmek ve avcı büyüklerine saygı, küçüklere sevgi gibi kavramlara sıkı sıkı sarılmaktır. Unutma ki “Altın ateşte, insan avda belli olur”.
Ayrıca av mevsimi sona erdiğinde;
Kanunen avı serbest olan zararlılardan başka ; av hayvanlarını avlamak Kanun’a, Merkez Av Komisyonu Kararları’na, avcılık gelenek ve göreneklerine aykırıdır. Yavru, palaz, yumurta toplayanları, projektör, far avı yapanları, kısacası MAK hükümlerine aykırı hareket edenleri ikaz et. Bu gibi kimseler milli servet olan av hayvanlarının tükenmesine sebep olmakta ve Sen’in hakkına tecavüz etmektedirler. Buna mani ol. Üremekte ve gelişmekte olan av hayvanlarını koru , zararlıları ile mücadele et. Bu senin ilk görevindir.Görevini yerine getirdiğin nisbette, daha verimli avlanma ve doğal yaşamı gelecek kuşaklara aktarma imkanına sahip olacağını unutma.
Türkiye’de avcılık, 1937 tarihli 3167 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu çerçevesinde yapılmaktadır. Kanun’da yerleşik uygulamalar ve yasakların yanı sıra her yıl toplanarak gerekli kararları alacak yetkiye haiz Merkez Av Komisyonu teşkili mevcuttur. Merkez Av Komisyonu Yasa’dan aldığı yetkiyle her yıl Orman Bakanlığı bünyesinde toplanarak gelecek av sezonu için belirleyici kararları alır. Bu kararların alınmasında Türkiye Avcılar ve Atıcılar Federasyonu’da önemli bir rol oynar.
Türkiye’de avlanılmasına izin verilen yaban hayvanları türlerine ve avlanma sürelerine göre 3 bölüm altında belirlenmiştir. Bu bölümler şöyledir:
Birinci grup : Bıldırcın, kaya güvercini, tahtalı ve üveyik,
İkinci grup : Keklik, kum kekliği, kıkırlık, bağırtlak, ada tavşanı ve tavşan,
Üçüncü grup : Tilki, sansar, sakarmeke, ördekgiller, kazgiller, kızkuşu, karatavuk, çulluk, küçük su çulluğu, sultani su çulluğu ve bekasin’den oluşmaktadır.
Adı geçen bu hayvanlar, periyotlar halinde Ağustos ortalarından – Şubat sonuna kadar avlatılmaktadır. Ancak kurt, çakal, y.domuzu, vaşak, pars , kargaların avı bütün bir yıl Orman Bakanlığından izin alınması koşuluyla serbesttir.
Büyük av hayvanlarından ayı, çengel boynuzlu dağ keçisi (şamua), yaban keçisi (Bezoar), yaban domuzu, vaşak, kurt, çakal, tilki, av turizmi başlığı altında yerli ve yabancı avcıların kullanımına bedeli karşılığı sunulmuştur. Bunların dışında kalan avların, yabancı avcılara avlatılması sadece özel avlaklarda mümkündür. Yabancı misafir avcılar özel avlakların haricinde, yukarıda adı geçen av hayvanlarından başka av hayvanlarını avlayamaz.
Türk avcılara, avlanılmasına izin verilen türler için günlük avlama limitleri vardır. Avcı arka arkaya gittiği avlarda dahi bir günlük limitinden fazla av avlayamaz, çantasında ve aracında bir günlük limitinden fazlasını bulunduramaz ve taşıyamaz. Gece far veya ışıkla avlanmak, hareket halinde tekne ile avlanmak, gece görüş gözlüğü veya dürbünüyle avlanmak, ses çıkartan elektronik cihazlarla avlanmak, canlı mühreyle (decoy) avlanmak, zehirle avlanmak ve hayvanların üreme zamanlarında avlanmak yasaktır. (Daha bir çok avlanma yasakları olmasına karşın, en etkin ve önemli olanlarını yazmakla yetiniyoruz)
Türkiye’de avcılık, 1993 senesine kadar haftanın her günü yapılmasına karşın, 1993-98 arasında Çarşamba-Cumartesi-Pazar ve resmi tatil günleri olarak, 1999-2000 sezonunda ise sadece Cumartesi-Pazar ve resmi tatil günleri olarak sınırlandırılmıştır.(Avlanma günleri 2000-2001 av sezonu için Çarşamba-Cumartesi-Pazar ve Resmi Tatil günleri olarak kabul edilmiştir.)
Silah seçme
Avcılık ve atıcılık ata sporlarımızın en başta gelenlerindendir. Yüzyıllar önce söylenen “At, avrat, silah” deyimi önemini hiç kaybetmeden bugünde geçerliliğini sür-dürerek silaha düşkünlüğümüzü ispat-lamaktadır. Tabii küçük reformlarla; örneğin at, yerini atalarımızın hayal bile edemeyecekleri arabalara bırakmak zorunda kalmıştır. Ok, yay ve mızrak bugün ateş gücü, öldürücü etkisi, menzili ve seriliği itibariyle kıyas götürmez ateşli silahlarla değişim sürecini tamam-lamıştır. Bu uzun süreçte atalarımızdan miras silah ve av tutkumuz en ufak bir değişime uğramadan bizlere aktarılmıştır. Sadece fark; avı, hayatta kalma değil hobi amacıyla yapmamız, av sahasına imkanlarımız nispetinde at yerine arabayla ulaşmamız, ok ve mızrak yerine bilgimiz, ilgimiz, zevkimiz, doğrultusunda silah kullanmamızdan ibarettir.
Bu durumda silah seçimi avın ve avlağın giderek tükenmekte olduğu şu dönemde daha bilinçli olma zorunluluğunu getirmektedir. Dergiyi okuyan pek çok büyüğüm ve avcı arkadaşım benden mutlaka daha bilgili ve tecrübelidir. Ama belirteceğim hususların pek çok av ve silah tutkununa, özellikle yeni meraklı dostlara bir nebze faydalı olacağı inancındayım…
Seçim yaparken birkaç tablo yardımıyla silahla ilgili eğiliminizi ve hangi silahın ne maksatla kullanılabileceğini, basit teknik özelliklerini gözönüne serip bu konuda kendinizi daha iyi tanımanıza yardımcı olacağımı düşünüyorum. Belirteceğim hususların çoğu şahsi kanaatim olup genel için bağlayıcı özellik taşımaz.
Öncelikle ülkemizde bulabileceğimiz av silahları ile ilgili ana bilgilerin açıklanmasında, kulaktan dolma yanlış bilgilerin doğru esaslara bağlanmasında fayda görmekteyim.
A) YARI OTOMATİK ( SEMİ AUTOMATİC): Şu an ülkemizde kullanılan en yaygın av tüfeğidir. Kanun gereği takoz kullanıp 2+1 fişekle çalışması gerekirken genelde bu yasağa uyulmamakta, atım adedinin fazla olması nedeniyle tercih edilmelidir. Tercih nedenlerinden biride yüksek atım sayısı ve yarı otomatik olmasının getirdiği kendine güvenen hissi, yani hevestir. Bir başka neden koruma amacıyla makbul görülmesidir. Pek çoğu bu silahları tabanca muadili olarak görmektedir. Birde köy düğünleri esnasında ve milli maçlar sonrası insan vurmak için tercih eden yaratıklar vardır ki bunlar konumuz dışındadır.
Bu silahlar çalışma prensipleri açısından üç grupta incelenir.
1.”Gazlı” Tabir Edilenler: Patlama sonrasında tapa namlu ağzına yanaştığında geride biriken gaz basıncının namlu içerisindeki delikten alt aktarılıp mekaniz-manın geri iletilmesi sistemiyle çalışır.
2.Döner Başlıklar: Patlama sonucunda geriye hareket etme eğiliminde olan fişeğin mekanizmayı itmesi sonucu çalışır.
3.Gazlı ve Döner Başlıklar: Her iki sistemin avantajlardan istifade etmek maksadıyla çıkarılan bir mekanizmadır.
Her üç sistemde de silahın verimi kullanılan malzemenin kalitesine, işçiliğe ve üretim teknolojisine bağlıdır. Bunları iyi kullanan markaların silahları diğerlerine üstünlük sağlar.
Avantajlı Yönleri Şunlardır:
1. Geçit avlarında avantaj sağlar. Yılın hırsını ördek ve kaz geçitlerinde katliama dönüştürmek isteyen iyi bir atıcı için gerçekten sonucu etkileyebilir.(Şahsen tasvip etmiyorum.)
2. Sürek avlarında avantajlıdır. (Tutukluk yapma ihtimaline karşı pompalı silahlar tercih edilmelidir. Pompalı silahlar konusuna ayrıca değineceğim.) Sürek avı risk avıdır, özellikle acemi avcı için!!! Birkaç yönden domuzun taarruzuna veya geçitine maruz kalma ihtimali daima vardır ve yaralı bir domuz her zaman çok tehlikelidir. Bu durumlarda üç veya dördüncü mermi hayat kurtarabilir.
Dezavantajlar:
1. Daima fazla mermi sarfiyatına neden olur. Bu işi gerçekten bilenler bir uçara veya kaçara ilk iki mermi isabet etmediyse mesafenin artması nedeniyle üçüncü merminin isabet ihtimalinin çok çok az, dördüncüsününse hemen hemen hiç olmadığını takdir ederler. Oysa avı kaçırmama psikolojisiyle genelde üç ve dördüncü atılır. Otomatik tabir edilen yarı otomatik tüfekle çok mermi atıp çok av yapacağını hayal eden silah meraklıları bunu asla unutmamalıdır. Yani iki olmazsa üçüncü veya dördüncüde vururum hissine kapılmayınız, yanılırsınız.
2. Ağırlığı diğer dezavantajıdır. Hem silahın boş ağırlığı, hem de içindeki 7-8 mermi ilavesi keklik, çulluk, tavşan avı gibi zor ve çetin arazi avlarında önemli ölçüde dezavantajdır. Unutmayınız, bu tip arazide kat edilen her kilometre silahın ağırlığını daha da artıracak ve hele ileri yaştaysanız sizi oldukça yoracaktır.
Bir önceki konuda değindiğimiz gibi bu avlarda 7-8-9 mermi hiçbir avantaj getirmez. Zaten bu kadar çok mermi alan yarı otomatik tüfek yabancı menşeli silahlarda pek görülmez. En kalabalığı 5+1 dir. Demek ki bu heves sadece bize mahsus.
3. Sportmence değildir. Eğer avcı için bugün, korumak vurmaktan önemliyse o halde şans tanımak çevreci avcının görevidir.
B- POMPALI (PUMP ACTİON):
Ülkemizde genellikle kısa namlulu üretilmektedir. (Yabancı pompalılarda uzun namlularda mevcuttur.) Bu, ülkemizde üretilen pompalılara talebin, avdan ziyade savunma amacı taşıdığının bir göstergesidir. Zaten 45-50-55 cm.lik namlular pek çok av için yeterli değildir.
Avantajlar:
1) Her ne kadar av tezkeresi ile temini son derece kolayda olsa da aslında iyi bir yakın savunma silahıdır. Bilindiği üzere çoğu kez konutlarda, kırsal alanlarda, araçlarda savunma silahı niyetiyle taşınmaktadır. Magnum namlulu bir pompalı uygun mermiyle çok tehlikeli bir silaha dönüşebilir. (Şahsım adına 60 cm. den kısa namlulu ve dipçiksiz olanların av tüfeği kapsamından çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.)
2) Bana göre sürek avının ideal silahıdır. Birkaç yönden azılı domuzu karşısında gören veya yaralı bir azılının karşısına çıkan avcı için kurtuluş olabilir. 1993 yılında Seben Yaylasında maalesef bir avcı yaralı bir domuz tarafından adeta biçilmiştir. Yarı otomatiğe göre avantajı tutukluluk ihtimalinin az olmasıdır. Çünkü boş kovan atımı ve yenisinin dolumu manuel (el yardımıyla) yapılmaktadır.
3) Fiyat yönünden diğer sınıflar içinde en hesaplı olanıdır.
Dezavantajları:
1- 60 cm. den kısa namluyla bence av tüfeği değildir. Namlu 60 cm.’den uzun seçilmelidir.
2- Boşaltma-doldurma hareketi (Pump Action) pratik gerektirir. Seri olabilmek için özel çalışma yapılmalıdır.
3- Yarı otomatikler gibi ağır ve üstelik hantal sayılabilecek bir silah türüdür. Tüm bunlara rağmen Amerika’da yaygın bir av silahı olduğunu okumaktayız.
C. ÇİFTELER (Yan yana ve üst- alt):
Esasen çifteler tabiri hem süper poze, hem çifteyi kapsamına alır. Hiçbir yabancı silah kataloğunda süperpoze terimine rastlayamadığımı ifade edebilirim. Doğru ifade yan yana çifte (Side by side) ve üst alt çiftedir.(over and under)
Nostaljik açıdan en eski av silahları olması sebebiyle apayrı bir önem kazanırlar. Yapımı el emeği, ustalık, incelik ve iyi işçilik gerektirir. Dolayısıyla uğraşı, zeka ve beceri el emeği ve göz nurunun sonucudur. Centilmen ve sportmen avcının silahı çiftedir. Üst alt veya yan yana ayırımına girmiyorum. Çünkü bu kişilerin el alışkanlığı, beğenisi ve zevkine bağlıdır. Her ikisi de temelde aynıdır. Trap ve skeet yarışmalarında üst alt çifte avantaj sağlar. Av sahasında fark kişilerin beğenisine kalmıştır. Süslemeleri (Tam veya yarım çakmak, tam, yarım çeyrek kabze, standart veya ceylan burnu kundak, standart, İngiliz, monte carlo dipçik)en iyi gösteren silahlarda bunlardır. Şahsen yukarıda belirttiğim ayrıntıların yarı otomatik veya pompalıya çifte kadar yakıştığını düşünmüyorum. Bu tür yerli silahlar size kalibre açısından da çok seçenek sunar. Zira yurdumuzda 12 kalibre dışında 16, 20, 28, 36, numaralı çifteler dışında pek yarı otomatik ve pompalı göremezsiniz. 55′ den 76′ ya kadar pek çok namlu uzunluğu da ayrı bir alternetiftir. Dünyanın biz hariç her yerinde kıymetli ve popüler olan silahlar çiftelerdir.
D. YİVLİ SİLAHLAR:
Domuz, ayı, geyik, karaca nadiren kurt, çakal, kaz, gibi avlarda tercih edilen mermi atan silahlardır. Duran hedeflerde daha etkilidir. Hareketli hedefi tek mermiyle uzaktan vurma beceri gerektirir. Uzak mesafeli büyük ava ilgi duyan avcının silahıdır. Özel ihtisas gerektirdiğinden ve meraklıları zaten ayrıntıları en iyi şekilde bildiğinden derinlemesine girmiyorum. Yivli silahlarında yarı otomatik, pompalı ve tek atan tipte çok çeşitli kalibreleri mevcuttur.
ÇAP AÇISINDAN:
Yivsiz av tüfeğinde çapın nasıl tespit edildiği derginin önceki sayılarında mevcuttur. Özet olarak 454 gram kurşun örneğin 12 çeşit parçaya ayrılır 12’de bir parçası küre haline getirilirse kürenin çapı 12 çapa tekamül eder. 16’ya ayrılıp bir parça küre haline getirilirse bu kürenin çapı da 16’ya denk gelir. Bu sistem İngilizlerin bulduğu bir sistem olup Dünyada bu şekilde kabul görmüştür.
1- 16 çap: 12 ve 20 nin arasında kalmış bir namlu olduğundan şahsen tercih etmem. 12 ye göre bence daha az saçmanın hedefe daha toplu gitmesi dışında avantajı yoktur.
2- 20 çap: Ülkemizde pek kullanılmasa da özellikle A.B.D. de yaygın olduğunu duymaktayız. Bana göre kullanımı zevkli bir çaptır. Azaltılmış barut ve saçma ile kendi fişeğini dolduranlara maddi avantaj sağlaması yanında sesi ve geri tepmesi de azdır. Bıldırcın avında rahatlıkla kullanıldığı gibi toplu gitmesi nedeniyle ördekte bile kullanılabilir. Hafifliği ve göze hoş görünümü ayrı bir ayrı bir avantajdır.
3- 12 çap: Avcının tüfeği 12 çaptır. Genel olarak fişek numarası ve barut saçma oranının iyi ayarlanmasıyla her avda rahatlıkla kullanılabilen en iyi çaptır. Öldürücü etkisi, dağılımı itibariyle avantaj sağlar. Tabii ki her tür çapta şok seçimi önemlidir. Şok konusunda bilmeniz gerekenleri de derginin önceki sayılarında tüm ayrıntılarıyla bulabilirsiniz.
YERLİ- YABANCI FARKI:
Yabancı silah hayranlığıyla yanlış seçimler yapmanızı istemem. Bu bölümde kesinlikle marka belirtmeyeceğim. Ama yabancı silahların çoğunun 8. Kalite silahlar olduğunu bilerek üç sıfırlı dolarlarınızı heba etmemenizi öneririm ama Beretta, Remington, Winchester, Browning, Group, Bernandelli, S.K.B., Miroku, Antonio Zoli, Darne, Merkel, Saint Etienne, Churchill artık klasikleşmiş silah devleridir. Farkları KALİTELİ MALZEME, İŞÇİLİK, KİLİT SİSTEMLERİ ve sonuçta UZUN ÖMÜRLÜ olmalıdır. Bundan dolayı dedemizin silahını bizde kullanabiliyoruz. Müşteriye saygıları da apayrı bir güzellik bence. Bugün A.B.D.’ de veya Avrupa’ da bir silah fabrikasına yazdığınız da 15 günde kataloğu elinize yollayacaklardır. Ben bizim iki büyük silah fabrikasına çizdiğim şekilleri fakslayıp özel silah yaptırmak istediğimi en ince ayrıntısıyla belirtiyorum, beyefendiler fiyatı fakslamaya dahi tenezzül etmiyorlar. Tek fark bu işte. Tüketici dolayısıyla insana verilen değer ve saygı. Yoksa el emeği ve zanaatta (işleme, süsleme ve gravür) Düzce ustalarının , Beyşehir ustalarının en az Avrupalı kadar iyi olduğunu iddia ediyorum. Ülkemiz silahları istenildiğinde Avrupa silahlarıyla boy ölçüşebilecekken maalesef piyasada genelde sıra tüfekleri görüyoruz. Numunelikte olsa ithal ettikleri silahlardan teşhir için bayilere dağıtsalar sizlerde neler yapabileceklerini hayretle göreceksiniz ama…
Sonuçta seçici olduktan sonra yerli veya yabancı da çok iyi veya kötü olabilir ama kilit sistemleri, kubuz ve namlu çeliği, ahşap aksamı, işçiliği konusunda seçici olmanızı tavsiye ederim. Bu konunun ayrıntılarına ileri ki yazılarımda ayrıca değinmek istiyorum.
Gönlümüz tabi ki paramızın ülkemizde kalması. Bizler ülkemizle övünüyoruz ve kesinlikle yabancı malı kompleksi taşı-mıyoruz. Yeter ki aynı ihtimamı tüm üreticilerde bize göstersin. Dayanıklılık başlı başına bir tercih sebebidir. Bunu tayin eden faktörler ise: Malzeme kalitesi, işçilik, kilit ve çalışma mekanizmasının seçimi (Beretta veya Winchester kilit gibi.) dayanıklılık, namlu basınç ve çıkış kontrol testlerinin dünya standartlarına uygun olarak yapılmasıdır. Bunlar uygun yapıldığı taktirde silahın cinsi, menşei, markası ne olursa olsun ömrü uzun olacaktır. Sonuç olarak örneğin yarı otomatik çifteden dayanıklıdır gibi bir genelleme doğru değildir.
Silahın ömrünü tayin eden diğer önemli faktörse kullanım titizliği ve uygun bakımdır. Bu konuda da müteakip sayılarda ayrıntılı bir yazı hazırlayacağım. Gelelim en önemli konuya:
Lütfen silah alacaksanız yada silah sahibi olupta bugüne dek öğrenme inceliği göstermediyseniz;
Önce silahın emniyetli bir şekilde nasıl taşınacağını avlakta emniyet kuralları ve diğer avcıya saygı kültürünü benimseyin, öğrenin ve çevrenize aşılayın.
Bir bıldırcın için insan vuran, avlağa girdiği anda herkesi kaçıran ve bunu marifet sayan eli silahlı magandalardan biri olacaksanız
Fişek atarken meydana gelecek arızalar
1-Atış sırasında fişek kovanının çatlaması: Atıştan önce kovanın üzerinde çizgiler bulunması veya kovanın hatalı imal edilmesi, atış sırasında fişek kovanının çatlamasına neden olur.
Çatlamış kovan gövdesi barut gazının kaçmasına, dolayısı ile ilk hızın düşmesine neden olur. Kovan gövdesi çatlaması anında dışa doğru açılacağından fişek yatağını çizerek zamanla aşınmasına neden olur.
2-Fişeğin ateşlenmemesi: Atış sırasında fişek ateşlenmediği taktirde, eğer ateş etmeniz çok önemli ise yani silahınızı kullanmanız mutlaka gerekiyorsa, panik yapmadan kapak takımını geri çekip arızalı fişeğin dışarı çıkmasını ve fişek yatağına yeni fişek girmesini sağlamalısınız. Burada dikkat etmeniz gereken bir konu var. Arızalı fişeği dışarı çıkartırken her an patlama riskine karşılık, kesinlikle tabancayı kendinize yaklaştırıp fişeğe ve tabancaya bakmamalı, namluyu hedeften ayırmadan tabancayı kendinizden uzak tutarak ve başınızı geriye çevirerek dışarı çıkmasını sağlamalıyız. Eğer hemen ateş etmeniz gerekmiyorsa, kapak takımını hemen açmak tehlikeli olacağından, 15-20 saniye bekledikten sonra horoz elle kurulur ve tetik düşürülür. Yine ateş almazsa aynı işlem tekrar edilir. Üçüncü kezde ateş almazsa fişek dışarıya çıkartılarak kapsül incelenir. Kapsülde kuvvetli bir iğne izi varsa, iğne normal çarpmıştır ve hata fişektedir. Yapılacak tek işlem fişeği değiştirmek olacaktır. Ateş almayan fişek dikkatlice değiştirilmelidir. Aksi taktirde fişeğin patlamasına neden olabilir.
Fişeğin ateş almamasının nedenleri şunlardır:
a. İğne kapsüle normal bir sertlikte vurmuşsa;
-Fişek fazla nemli ortamda bırakılmıştı,
-Kapsülde alev kanalı yoktur,
-Kapsülde örs yoktur,
-Kapsül içinde barut yoktur,
-Kapsül yüksüğünün dip kısım kalınlığı fazladır,
Bu durumda fişek değiştirilmelidir.
b. İğne kapsüle çok hafif vurmuşsa veya hiç çarpmamıştır;
-Tabancada mekanik bir hata vardır,
-İğne kısadır,
-İğne kırıktır,
-İğne metali zayıftır,
-Mekanizma tam kilitlenmemiştir,
-İğne yuvası içinde yağ veya pislik birikmiştir.
Hata tabanca ve iğnede ise, yetkili silah tamirhanesinde onarımı yaptırılmalı, bakım hatası ise iyice temizlenmelidir.
3-İğnenin kapsüle çok kuvvetli çarpması: Tetiğin düşü-rülmesi esnasında iğnenin kapsüle çok kuvvetli çarpması sonucu kapsül delinebilir, hatta kapsül iğneye takılı kalarak tabancanın tutukluk yapmasına neden olabilir. Bu hatanın nedenleri şunlardır:
a. Kapsülün kapsül yuvasından yüksekte bulunması,
b. İğnenin standartlardan uzun olması,
c. Horoz yayının sert olması nedeni ile horozun iğneye çok kuvvetli itmesi.
4-Sevk barutunun kısmen yanması: Ateşleme sonucunda sevk barutunun normal yanmaması ile oluşan gaz basıncı mermiyi namludan dışarı fırlatmaya yeterli gelmez. Bu olay anında fark edilmezse namludaki bu tıkanıklıktan dolayı, bir sonraki atışta oluşan basınç ve ikinci merminin etkisiyle namlunun şişmesine veya parçalanmasına neden olunur.
Sevk barutunun kısmen yanmasının nedenleri şunlardır:
a. Kapsül içindeki barutun az olması,
b. Sevk barutunun nemlenmesi.
Böyle bir durumda, tabanca emniyete alınır, şarjör çıkartılır, namluya sürülmüş fişek çıkartılır, (toplu tabancada) top yuvaları boşaltılır. Namlu ucundan geriye doğru harbi ile bastırılarak namlu içinde kalmış olan mermi çıkarılır. Namluda kalan barut artıkları temizlendikten sonra atışa devam edilir.
5- Geç ateş alma: Bu arıza rutubetli baruttan, tabancadaki bir arıza veya iğnenin hafif vuruşundan ileri gelir. Bu arızanın ateş almadan ayırt edilmesi zordur. Fişeğin ateş almamasından daha tehlikelidir. Fişeğin ateşlenmemesi duru-munda uygulanan hareket tarzları burada da uygulanır.
6- Kapsülün delinmesi: Bunun nedeni iğnenin uzun olması, horozun iğneye sert çarpması, kapsül yüksüğünün ince veya sert olmasıdır. Tabancanın tutukluk yapmasına neden olabilir.
7- Kapsülün gaz kaçırması: Ateşleme sonucunda oluşan barut gazı, kapsül yüksüğü ile yuvası arasından kaçar bu sırada kapsül etrafında bir kararma meydana gelir. Kararmanın fazla olması gaz kaçağının fazla olduğunu gösterir. Bu arızanın nedenleri şunlardır:
a. Kapsül yuvası çapının kapsül yüksüğü çapından çok büyük olması,
b. Barut gazı basıncının fazla olması,
c. Kapsülün hatalı imal edilmesi.
8- Kapsülün gevşek olması: Kapsülün gevşek olması, mermi namlu ağzını terk ettikten sonra, boş kovan dışarı atılırken kapsülün namlu içine düşmesine neden olur. Bu durum ikinci atışta namlunun halkavi olmasına hatta namlunun çatlamasına bile neden olabilir.
9- Kovanın geri çekilmemesi: Mermi namlu ağzını terk ettikten sonra boş kovan geri çekilemez ve ikinci fişeğin namluya sürülmesine engel olur. Bunun nedenleri şunlardır:
a. Tırnağın arızalı olması,
b. Kovan dip tablasının çekmeğe müsait olmaması,
c. Fişek yatağındaki barut artıkları ve tozun bakımsızlıktan dolayı yapışkan etkisi yaparak kovanı bırakmaması.
10- Kovan üzerinde çöküntü: Hazne veya kovandaki yağ ve pislikten dolayı kovan üzerinde içe doğru bir çöküntü meydana gelir. Böyle durumlarda atışa ara verilerek tam bir bakım yapılır.
11- Kovanın deforme olması: Atıştan sonra kovan deforme olabilir yani boynu uzayabilir, boğaz kısmı kısalabilir, kovanda dışa doğru bir şişkinlik olabilir. Bunların nedeni haznenin arızalı olması ve ayarsızlıktır. Kovandaki şişkinlik ise yüksek basınçtan ileri gelir.
bütünüyle mükemel bir bilgi teşekür
gerek video olsun gerekse açıklayıcı bilgiler olsun, tek kelime ile mükemmel, emeği geçen herkese av camiası olarak teşekür ediyoruz
Hi sıkılmadanbaştan sona severek okudum Güzel bilgiler
çok güzEL ATIŞLAR OLMUŞ BENDE 20 NAMLU VAR ÇİFTELİ HAVALI TÜFEK VARR
benim anlamadım bir şey var arkadaşlar ben 13 yaşındayım tüfek atmak istiyorum tüfek markası süperpoze o beni fazla sarsarmı
fiziksel yapın ve tutuş pozisyonun önemli yaşın önemi yok…
evet baygı sarsar attıgın fışegın gıramın bakar bırazda en cok sarsan tuvek superpozedır en guzel an bu tufekle yapılır bu belrtıgım cıfte tufeklar usta vcı tufeklerıdır dıgerlerı acemı tufegıdır bence …..
çok fena
korkuyorsanız silahla işin olmasin
kardes
eline sahlik arkadaslar ben cifte huglu var kafama takilan elli metrede tek kursun nasil atilir hedefin altinami yoksa ortasinami yuz metrede nasil tutulur simdiden tesekurler
bence her bilinçli avciya bu gibi dogru bilgiler gerekli. bu tür paylasimlariniz için tesekkür ederim
Bence her insan ava çıkmalı, çıkmalı ama sadece yaşı küçük olanların av sırasında tüfek vermesini yanlış (ben büyüklerinden böyle gördüm)
Erkek olan avcı kardeşlerimiz en iyi ava çıkma yaşı askerlik yapmış olmasıdır. Nedeni de şu;
Askeriyede silah kullanım konusunda ciddi ve detaylı bir eğitim almış olur. Avda veya herhangibir yer de tüfekle/silahla şaka yapılmaması gerektiğini öğrenmiş olur.
Kadın olan avcı kardeşlerimizde ava meraklı babaları, abileri ve eşlerin den öğrenmesi bence en iyi yöntem dir.
Meraklı olan kişilerde çevrelerindeki ava çıkan (tehlikeli avlar olmasın bıldırcın, üveik gibi hayvan saldırma tehlikesi olmayan avlar olabilir.) kişilerle yanlarında gitmeli avın zevkini zahmetini görmeli ve hatta avlaklar da kayıp olmalı (ben yazdım ama sakin kayıp olmayın.) Bu sayede yönünü ve yolunu nasıl bulacağını kendi kendinesine öğrenmesi en iyi eğitimdir.
Bir avcı çok iyi silah da kullansa da her zaman av vuramaz. Nedeni avcılığın sadece silah olmadığı bilmek lazım iz sürmek ve av arazisini bilmek silah kullanmak kadar önemli.
Genç avcı kardeşlerimize önerilerim
1-Hiç bir zaman avı bir zevk ve vakit geçirme aracı olarak kullanmak yanlış olur.
2-Avda av vurmaktan önemli olan şeyler vardır.
3-Tüfek alırken ikiciel olması iyi olur ilk alanlar için deneme olur.
4-Tüfek sıfır olduğu zaman acemi kişiler kullanılması zor olur.
5-Küçük ve cılız yapıda olan arkadaşlar yarı otomatik ve küçük çapa sahip tüfekler olması lazım. Vücut el kol yapısına uygun tüfek seçilmesi lazım.(20 ve 36 kalibrelik çifte olabilir çap az olduğundan)
6-Benim gibi yapılı insanlar ise 12 kalibrelik çifte ve pompalı olabilir. küçük çapta ve kısa tufekler benim gibi 190 boy 90 kiloluk birine tabiri cahiz ise boru tutmuş gibi geliyor.
7-Tüfek kadar fişekde önemli ucuz fişekler güçsüz ve tüfege zarar verir. kaliteli olması lazım.
!!!!DİKKAT SAKIN TUFEKTE SES FIŞEĞI KULLANMAYIN!!!!
Rasgele
Sorularınız için seydiahmetkose@gmail.com
JAPON SKB 4+1 OTOMATİK AV TÜFEĞİM VAR. BU TÜFEK İÇİN TEK KURŞUN ÖNERİSİ ALABİLİRMİYİM. TŞKLER.